Bu fenomenle ortalık ateşte harıl harıl kaynayan kazan gibi kaynamakta. Sevgi ne demek bunu hiç düşündük mü şöyle derinden bir derine? Önce sevginin ne olup olmadığını anlamalıyız ki onu bir yerlere de oturtabilelim, öyle değil mi? Birçok yerde denk gelmiştim, sevgiyi herkes kendine göre yorumlamalı/yorumlayabilir diye. İşte bu yüzden de biz, birisi bizi yemlediği zaman (manipülasyona uğratmaya çalıştığı vakit) bunu bir sevgi gösterisi zannediyoruz hemen. Yemleme/tavlama/Hoovering bunlar narsistlerin kurbanını avına düşürmek için kullandığı en en yaygın mekanizmalarından birisidir.
Tabii ki yemlenme edepsizliğini anlayabilmemiz için evvela ilişki bağımlılığını anlamalıyız. İlişki bağımlılığı hayatımızdaki bulunan bir nesne veya etrafmızdaki bulunan insanlardan oluşur. Ve biz o nesneyi/o insanı hergün ve heran aklımızdan sayısızca defa geçiriyorsak ve o ´birşey olmadan hayatta yaşayamam!’ diyorsak eğer bizde o birşeye karşı ilişki bağımlılığı mevcut demektir. Çok elzemdir ki herşeyden – ama herşeyden! – vazgeçilebilir eğer ki hayatın şartları ve mekanları değişirse. Demek ki – herhangi bir şey bizim vazgeçilmezimiz olmayı başardığı an biz ona karşı ilişki bağımlılığı içerisindeyiz: Ona duyduğumuz mecburiyet bizim o birşeyle oluşmuş olan ilişkimizdir: Ona karşı olan iletişimimizdir ve dahi ona yüklediğimiz algıdır..
Burada aklıma bir diğer konu geldi: Ben yıllar önce bulunmuş olduğum/içine doğmuş olduğum çok kötü hayat şartları içerisindeyken kendime bir soru sormaya başlamıştım:´Eğer ki ben son derece cahil, aşırı despot ve çok kötü aile ortamı olan bir hayat şartına tabi tutulmuşsam, peki o halde iyi/huzurlu bir aile nasıl olunur?! İyi ve sağlıklı bir aile ortamı nasıl olur ve nasıl oluşturulur?’ İşte bu soruyu kendime sorduktan sonra zaten ben o tabiri caizse ateşte harıl harıl kaynamakta olan tencereden gözümü/zihnimi alarak başka bir yöne algımı yönlendirmeyi başarabildim Allah’ın izin vermesiyle birlikte.
O vakit ve ancak o vakit anlayabildim, benim tanımış olduğum o çok iğrenç aile hayatı şartlarının – temelinde – değişken/değiştirilebilir olabileceklerine. Çünkü benim içimdeki ses bir ailenin kendi kendisine seçimler yaparak, beğendiği/dahada memnun kalabileceği ortamları yaratabilme potansiyeline sahip olduklarını da böylece ilk kez kavramış oldum. Bu beni o dönemler o kadar şaşırtmıştı ki!: Benim iyiyi kötüyü/adaleti/adaletsizliği bir seçme hakkım mevcuttu! Herhangi bir ortamda beğenmediğim, daha doğrusu ruhumu zedeleyen bir ortamı arkamda bırakarak başka ortamları kurabileceğimi anladığım vakitten itibaren de o içine yıllarca kilitli tutulmuş olduğum travma fıçısının da ilk kez kapağını aralayabildim, içeriye ışık doğmaya başlamıştı. Ve çok daha sonra anlayacaktım ki o ruhumun çokça zede aldığı dönemler ben tamamen bir ilişki bağımlılığı içerisinde yetiştirilmiş olduğumu. O cahil ve sefil yapı kendisini bana karşı aile olarak tanıtıp, kendi çıkarları (kendi davranış örüntülerini beslemek amaçlı) doğrultusunda bir sistem kurmuştu ve o sistem tamamen bir çıkar ilişkisi ve ilişki bağımlılığı zincirler yapısıydı.
İçine doğduğumuz ailede eğer şizofreni, narsizm/psikopatlık/sosyopatlık/depresyon vs. bir hastalık türü hakimse, bil ki o aileye gelen yeni nesiller de o iltihaplanmış – akı kara karayı da ak gören – zihnin getirisi ile yetiştirilir ve büyütülür. Halen kalbinin bir taraflarında – azıcık da dahi olsa – içteki sezgilerini veya sağlıklı düşüncelerinin bazısını, o hastalıklı olanlardan ayırt edebiliyorsan, anla ki Allah seni o bulunduğun cehennem ateşinden korumuştur ve seni herşeye rağmen, o yüksek ve sonsuz haşmetli gücüyle sağlıklı tutmuştur. O an bil ki sen vazifelisin o konuda bir misyonun var ve sen onu dünyaya duyurmakla mükellefsin.
Gerçekten sevildiğini anlayabileceğin tüyolar: Kayıtsız şartsız seviliyorsan eğer,
sevdiğin birisi tarafından kendini olduğun gibi kabullenilmişlik hissettiğinden dolayı ona güven duyman demektir;
bil ki sana karşı şefkatli davranılır ve sana karşı tatlı bir saygı gösterilir ve sana hürmet edilir;
sana karşı içi dışı bir olarak davranılır ve dolayısıyla da iki yüzlülük denen mekanizma o ilişkide hakim değildir;
karşındaki kişi senin birçok iç hallerini anlar ve bunu da sana hissettirir;
senin için ve aile içerisi sağlıklı gelişim için, o ailede hangi yapılması gereken işler varsa, fertler kendiliklerinden bunu bilirler ve hemen o halledilmesi gereken o işi hallederler, dolayısıyla senin yükünü hafifletirler. Zaten aile olmak demek bir anlamda da aile fertlerinin üzerlerine düşmüş olan işleri kendiliklerinden – akıllarını kullanarak – icra etmeleri demektir;
bil ki o ailenin huzurunu, hem ruhsal eğitimini hemde okulsal eğitiminin yollarını açmak ve yönlendirmek demektir; aile sürekli bir kişisel gelişim içerisinde bulunur;
fark edersin ki sana önem veren kişiler Allah’a iman etmiş kişilerdir ve aynı zamanda da adaletsizlik işlemenin her türlüsünü işlemekten çekinen kimselerdir.
Bunlar sadece birkaç tane örnek çünkü hakiki sevginin ve onun anlatımında sınırı veya bir hudutu yoktur. Sevgi denen kutsalın bende bir cetveli var o da şu ki ruha gerçekten iyi gelen ve dahi adalet dairesine tamamen uygun olan her ne varsa, o sevgidir veya sevginin bir uzantısıdır. Ve eğer sağlıklı bir kalbe sahipsen, hemen anlarsın neyin sevgi olup neyin olmadığını, kalbin/sezgilerin rehberindir.
Sevginin olduğu yerde ilişki bağımlılığı gelişemez, barınamaz ve dahi yaşayamaz.
İlişki bağımlılığının bir de kardeşleri şu aleme hakim!: Her tür madde bağımlılığı, sigara bağımlılığı, alkol bağımlılığı, yeme içme bağımlılığı, insan ruhuna aykırı olan mesleklere bağımlılık ve iş kolikliği, kötü aklak yapısı bağımlılığı, mükemmeliyetçilik ve daha sayısını dahi bilmediğim birçok başka çeşit bağımlılıklar.
Sevgi veya aşk esasen bizleri Allah’a doğru, Allah’ı sevmeye doğru yol almayı amaçlamış olan bir pusula çeşitidir, insanoğlu ise bunu insan sevgisiyle karıştırmaktadır. Elbette insanları sevmek elzemdir ama dahada elzemi Allah için beslenilmesi gereken sevginin yanına insana karşı olan sevginin asla ve kat’a rekabet kılınmamasıdır. Biz insanı sevelim derken, Allah’a karşı duyulması gereken sevgiyi ikinci plana ittik.
İnsanlar bir şeyi anlamadıkları anda onu yanlış anlamaya başlarlar. Yanlış anlamaları cehaletlerini gizleme yöntemleridir.
Osho
25.09.22