Bu konuyu da anlatmakta yine epey zorlanacağım anlaşılan 🙂 çünkü bu mesele de kültürel spesifik bir olaydır. Her ülkede ayrı ayrı bilmem ne kadar çeşit uygarlık bir yapısı mevcut olduğuna göre her yerin de ona göre orada yaşayan insanların hayatını/ruhunu biçimlendirilmiş olması da o denli hakimdir.
Örneğin diyelim ki A ülkesinde bir eğlence türü olarak karnaval/ya da başka bir halk dans türü ön planda ise o halde oranın insanları bunu çoçukluklarından bugüne kadar içlerine sindirmiş olarak bizzat her daim tatbik ederler. Örnegin tıpkı bizdeki bulunan ölünün arkasından ikram edilen helvamız gibi düşün. Helva ölümün varlığına/veya durumuna zor dayanıldığı için ağzın tatlanması için ve o anki yaşanan yası hafifletmek için misafirlere sunulur. Tabii ki helva şimdi güzel bir kültür türü hatta ruhumuza uygun ve ruhumuzla uyuşan bir kültür çeşididir. Ne var ki birçok ülkelerde birçok insan ruhuna tamamen aykırı olaran kültürleri de görmek mümkün.
Burada şimdi ilk aklıma gelen bir örneği vermek istiyorum. Psikolojik bazı bulguları incelediğim esnada bazı ülkelerde erkeğin ağlamasının halk tarafından aşağılanıldığını ve ağlayan erkeğin de küçümsenmiş olarak onun ruh DNA’sının bundan ötürü büyük hasarlar almış olduğuna rastladım. O toplumlarda bir erkek ağladığı zaman zayıflık olarak görüldüğünden eminim. Kadının göz yaşı dökmesi normal erkeğin ağlaması anormal, şimdi burada kadın ile erkeklere dayatılan bu rol model örneklerine elbette girmeyeceğim, bu çirkin ayrımcılık zaten başlı başına ayrı bir işlenmesi gereken konudur.
Şimdi erkeğe ağlama yasağı baskısı konulduğunda, onu bu şekilde bir davranışta bulunması zorunluluğuna tutulduğunda ne olur peki? O kişi ya hem içten içe ağlar hemde dıştan yinede ağlar durur ama ağladığını kimselerin görmemesi için de ayrıca bir yalanı sürdürmek için dev eforlar harcar. Bu kişi içindeki hayatsal açının getirisi olan durumların zehirlerini içine ata ata ya narsizme ya da başka bir çeşit hastalığa tutulacak. İşte kültür denilen sistemin insanda açtığı davranış kalıplarıyla alakalı anlatmak istediğim tamda budur.
Kimim haddine düşmüş bir erkeğe ağlama yasağını koymak??! Kim yazıyor ve veriyor, bu – üstelik çoğu zaman bir de alttan alta giden yazılmamış kanunlar kitabından – insanlara dayatılmış olan hayatı zehirleyen emirleri??! İşte böyle böyle başlıyor çoçuklarımız yalan konuşmayı öğrenmeye!, ebeveynleri çoçuklara yalan konuşmalarını işte bu tip sapır supur tavırlarla belirliyorlar ve o çoçuklar da yalan konuşmayı çokça normal olarak içselleştiriyorlar! Bir de diğer taraftan da anababa çoçuğa ´aman ha! sakın yalan konuşma/yalana alışma’ diyorlar, işte bu tamda şizofrenik – ve dahi bir iki yüzlülük! – olan bir ahlak yapısıdır: Hem çoçuğa yalan konuşmayı öğrenme diyor hemde çoçuğu diğer taraftan yalan konuşmaya kilitliyor!! Bir de yalanların pembeleri mavileri leylaklı renkleri var!, bu da yalan konuşmanın çokça gerekli olmuş olduğunu ve yalan konuşmanın da tamamen güzel bir ahlak yapısı olduğunu millete – gizliden gizliye! – dayatılan bir sistemdir! Yalanın mavisi kırmızısı yoktur kardeşim!!, bir yalan ya vardır ya da yoktur!! Atılmış olan bir yalan arafta olamaz!!
Üstelik Allah erkeği ağlayan/ağlayabilmesi gereken bir varlık olarak yaratıyor ve insan denen zalim yapı ona ağlamayı yasak kılıyor!! Bu çok gizli ve sinsi bir şirk türüdür, Allah’a karşı açılmış olan bir taht kavgasıdır da aynı zamanda!! Ancak Allah bilir ve belirler neyin nasıl olacağını, aciz yaratık olan insana düşmemiştir diğer insanların doğasında bulunanları bastırma derdi! Ama insan kimi zaman çok öpçe (bilgiçlik taslayan) ve küstah olabiliyor.
Şimdi azıcık olsun anlatabildim değil mi kültürel yapıdan dolayı türeyen/türemiş olan ve alemi saran narsizmi?:) Narsizm ya genetik devredilir gelen nesile ya da kişinin çoçukluğundan itibaren ona dayatılan envaiçeşit baskılardan dolayı onda oluşur. İnsanoğlu kendisindeki bulunan veya içine doğmuş olduğu kültür sisteminin yanlışlığını ve doğruluğunu dahi araştırmaktan tamamen muzdariptir! Çünkü nesiller hayatları boyunca öyle bir yönlendiriliyorlar ki kültür denen mekanizma sayesinde insan dışı ahlak yapılarına. Ve her ne hikmetse dünyadaki sayısızca toplumlar tarafından da bu durum asla eleştirilip ve dahi neredeyse yargıya tabi tutulmamıştır! Ya atalarının ´inandıkları’ kültürler ve taptıkları insan kalıpları yanlışsa??!!
Bir diğer dev zulüm da bana göre şu ki, atalar denilen yapının kendi nesillerine – yine çokça alttan alta ve sinsice korku denilen sistemle o nesile püskürterek – atalarına kesinlikle karşı gelmemeleri inceden inceye enjekte etmeleridir. Yani nesil öyle bir şekilde eğilip bükülür ki atası tarafından, ileride o nesil atasına bırak karşı gelmeyi, atasına seninde şuralarda bir hatalı davranışın var dahi diyemez!! Ata kendisini Tanrı mı ilan etmiş ne yoksa??!! Neden ataların hatalarını atalara karşı eleştiremiyoruz, bunun altındaki yatan asıl sebep ne peki?? Ata da bir insan ve hata da yapabilir!!, elbette o da eleştirilecektir. Ahlakı yapısında ruha aykırı gelen davranış kalıplar var ise bunları hemde yüzlerine karşı bizzat doğrultup ve onlara çeki düzen verilmesinin ihtar edilmesi tamamen elzemdir!
Yıllar önce Rabbim benim kendime çok önemli bir soru sormamı nasip etti: Ben atalarımın bana dayattıkları gibi mi yaşamalıyım yoksa Rabbimin bana Kur’an’da emrettiği gibi mi davranmalıyım?!?!?!?!?!?!
Şimdi tekrar soruyorum dünya aleme: Erkekler ağlayabilirler mi yoksa ağlayamazlar mı?
Acı bir gerçekte şu ki, erkeklere ağlamayı zayıflık olarak ilan etmiş olan birçok ülkeleri bu konuda incelediğimde, şaşkınlıkla bu mekanizmanın birçok yerde hayat sürdüğüne denk geldim.
Değinmeden geçemeyeceğim, narsistik vakanın çokça önem arz eden bir başka semptomu da şudur ki, narsist asla ve kat’a işlemiş olduğu hatasını kabul etmez ve dahi onun yüzüne karşı onun eleştirilmesinden tiksintili bir şekilde nefret eder ve onu yüzüne karşı eleştirme eylemi gösterdiğin zaman da seni öyle bir bozgunculuğa uğratır ki senin hayatın birkaç günlüğüne tencerede fokur fokur kaynayan zehire dönüşür! Tabii ki bu konuda eğer kişisel gelişimin mevcutsa narsistin bu tuzağına düşmezsin ve içten içe bilirsin ki, narsist eğer bu kadar sinirlendiyse/sinirlenebildiyse, onu gerçeklerle karşı karşıya getirdiğin için, onun içindeki o sistemin koca bir zede almış olduğunu. Bu zedeler onun içinde çoğaldıkça da o artık başlar içten içe kendi hayat ve yaşam tarzı ile dev çelişkilere ve sorgulamalara düşmeye.
Haa unutmadan yazayım, ata nesili zorla ´sen ağlayamazsın!, çünkü sen bir erkeksin!, erkekler asla ağlamaz!, ağlarlarsa onlar zayıftır demektir!’ diyerekten köşeye sıkıştırdıktan sonra, eğer olur da o kişi yine de ağlarsa, ata da buna denk gelecek olursa, o kişiyi kabilesinden tamamen dışlamakla tehditler yağdırır ona ve bunu öyle bir sinsice boyutlardan yapar ki bu alanda tecrübesi olmayan kişiler bu konuyu zor kavrar zor anlarlar. Ve bu bir insana yapılabilecek olan dev bir insan hakları ihlalidir!! Yaşadığı toplumdan dışarı atılma tehdidi alan bir kişi o an ruhen ölür!!!!!!! Ruhen ölür!!!!! Bu psikolojik şiddetin en en en acı türüdür: Birini ruhen kırmak ve onu köklerinden zorla kopartmak…
Gördün mü bak kaç tane kültür/medeniyet adı altında geçen davranış örüntülerini saydım durdum ve bil ki sağlıksız nesiller işte böyle böyle yetiştiriliyor. Hatta o kültürleri inceleyen, onların bir kısmını yanlış bulan, bunları da ortalara dökme cesareti gösterenlerinde vay haline! İnsan ruhunu zedeleyen kültürlere dur demeyen herkes o konuda yarın Allah’a hesap verecektir…
23.09.22