25. Ebeveynlerin kendi çocuklarının onların ruhi eksikliklerini giderme kölesi olarak görmeleri ve yetiştirmiş olmaları
25. Ebeveynlerin kendi çocuklarının onların ruhi eksikliklerini giderme kölesi olarak görmeleri ve yetiştirmiş olmaları

25. Ebeveynlerin kendi çocuklarının onların ruhi eksikliklerini giderme kölesi olarak görmeleri ve yetiştirmiş olmaları

Narsist ebeveyne göre o aileye yeni gelen nesil bir obje niteliğindedir. Obje. İnsan ve insanlık makamı değil de o çoçuk bir ürün. Zaten hissiyatında şefkat, sevgi, barış vs. olan bir anababanın evladı – ona emanet edilmiş olan bir sevgi yumağı – olduğunu bilir ve çoçuğunu da sağlıklı yetiştirir.

Narsist ailede yetişen bir çoçuk ileride kendisini umman bir güvensizlik içerisinde hissediyor ve de kendine tamamen güvensiz birisi olup çıkıyor. Onda temel güven sorunu da oluşuyor, düşünsene annebaba çoçuğa obje gibi davranınca o çoçuğun ruhu tatması gereken tüm sağlıklı hislerden tamamen mahrum kalıyor.

Kendine öz güven mekanizmaları gelişmeyince de onda kendini bilme tanıma, hissettiklerini algılama olgusu da gelişemiyor. Kendinden ve potansiyellerinden emin olma duygusundan da mahrum kalmış oluyor. Bir insan ancak içinden çınar gibi çağlayarak akan potansiyellerinin farkında olursa hayatı bir anlam kazanır yoksa o hayat onun için bir hayat geçiştirme merasiminden ibaret olmuş olur.

Yetmezmiş gibi bunlara bir de kendini tartabilme, kendini doğru istikametlere doğru yönlendirme, hür olarak kendi namına kararlar alıp verebilme, kendini sevme ve benimseme olguları da tamamen gelişemiyor çoçukta. Bu çoçuk ileride hep birilerine bağımlı olarak ve dahi hep efendi köle ilişkilerinde bulunma zorunluğunda olarak hayatını yaşayacak, eğer ki buna hayat denebilirse. Ruh veya kalp harap oluyor. Bu çoçuktan ileride bir yönetici birisi olursa tabanı zayıf birisi olarak etrafını yönetir çünkü asıl yönetimin ne demek olduğu bilinçinde eksik. Hakiki lider ise kendi sağlıklı aklına ve bilgisine danışarak yönetir toplumları.

Narsist ebeveynlerin ruhları tamamen aç oldukları için o çoçuktan istekleri hiçbir zaman bitmeyecek ve dolayısıyla da çoçuk kendini yetersiz hissetmeye başlayacak. Ayrıca da sırf o aileden onay alabilmek/onaylanabilmek için sürekli didinip duracak belki de bir ömür boyu.

Ayrıca da o ebeveynler çoçuklarını sürekli gergin bir aile ortamında tutarlar ve de bir saniyeden öteki saniyeye heran bilinçli olarak türlü türlü savaşımsı gerginlikler yaratırlar, işte bu içler acısı mekanizmada yeni aile ferdini tep tetikte olmuş olmasını/tutulmuş olmasını sağlar. Yani heran durmadan bir kavga/gerginlik/bir yerlerden ruhuna bir vuruş vurma anksiyetesine kilitlenen kişi ileride hep yoğun korkular içerisinde hayatını yaşıyor. Korkuların da tekrar içinden büyüyerek devleşmesinden korktuğu içinde habire onları kontrolü altında tutmaya çalışır. Bu ona o kadar çok enerji harcattırır ki narsist hep ve sürekli yorgundur veya daha sık yorgun düşer yaşadığı umman psikolojik terörden. Daha sonra da bu yorgunluk onu kronik bir yorgunluğa kilitler.

Belki sende fark etmişsindir, narsistik kısır döngünün neredeyse tüm davranış kalıpları/savunma mekanizmaları tamamen herkesin ve herşeyin dikkatini kendi üzerine çekme üzerine dönüp durmakta. Onların tek derdi hep ve mutlaka sadece ve sadece odak noktası olma istekleridir. Toplumlar da zaten onları odak noktası haline getirmiş halde: Narsistler – dünya çapında – geneli olarak en üst düzey makamlarda oturur ve oradan dünya alemi yönetmeye çalışırlar. Burada bir örnekte vermek isterim. Narsistlerin bizim Türkiye de en yaygın kullandıkları mekanizma ise şudur: Kendisi tamamen dinsiz ve ateist olduğu halde münafıklık rolüne bürünerek, Müslüman vatandaşları, din adı altında/onlara dini sömürü yaparak tam da Kur’an’a tamamen aykırı olan ahlaksızlıkarı/edepsizlikleri onların işlemesine zorlatmalarıdır. Onlar kutsal dini kullanarak içine – yani 9 tane hakikat içeren konuların arasına 1 tane yalan bilgi karıştırarak, karşılarındakini bu şekilde şeytanlarla dost düşürmeye çalışıyorlar.

O bunaklar Allah’ın kutsal Kur’an’ı koruduğunun farkında dahi değiller çünkü onlar yıllarca Kur’an’ı bize ”Arapçasından okursan yeter” diye aşılamış kişilerdir: Sen birşeyi oku ama ne okuduğunu anlaman hiçte gerekmez… Oku ama anlama boşver… Çok sonra Kur’an ışığını yaymaya çalışan hakikat erleri Hocalarımız çıktı da onların o ettiği münafık mekanizmalarını birçoğunu kırmayı başardı: Artık insanlar Kur’an’ı anlamaya çalışarak okuyorlar. Artık insanlar önlerine atılan bilgileri incelemeye ve irdelemeye başladılar, büyük umman uyanış devrede, yüce ve sonsuz hikmetli Allah bunu nasip ettiği için uyanışımız devrede.

Narsist topluluk ailesine yeni gelen ferde hem bir obje olarak bakar hemde onu bir de kendi uzvunun bir uzantısı olarak algılar. Oysaki kimse kimsenin ne efendisidir ne kölesidir. Narsizm de eninde sonunda bu gerçekle yüzyüze getirilecek Tanrı tarafından, tartılar kurulduğunda.

Narsizm yazı serim yaklaşık 40’a yakın ayrıca yazılardan oluşmakta, yukarıdaki vermiş olduğum çarpıcı örneklerden devamlı yazılarımda çeşit çeşit olarak vermeye çalışacağım zamanla Allah izin verirse.

Bin zulme uğrasanda, bir zulüm yapma.

Hz. Ali

Elmas