Kişilik bozukluğunun en bariz bir şekilde ortalara yayıp döktüğü bir diğer kardinal semptomu ise bir yoksunluk göstergesi olarak empati eksikliğidir. Bana göre bu dev zayıflık aynı zamanda da ne yazık ki benim hayatımda bizzat psikopatlar/narsistler tarafından uğramış olduğum bir durumdur: Narsist veya psikopat senin ağzından çıkan ve ruhundan dökülen seni acıtan ya da seni sevindiren hiçbir kelamı anlamaz!: Seni anlama kapasitesi yok! Seni anlayamıyor! Sen ona ne dersen de o seni hiçbir zaman anlamayacaktır, çünkü onun içi dışı adaletsizlik namına ne varsa onunla dolu. Psikopat yapı olaylara kendi – içinde bulunduğu hastalık penceresinden – ancak bakabilen bir sistemdir.
Narsistin içi dışı ona ataları tarafından ezberletilmiş ya da kendi kendine ders edip ezberlemiş olanlardan ibarettir. Sen konuşursun ve zannedersin ki seni anladı ve ona göre cevap veriyor. Hayır!, o ancak senin ona anlatmış olduklarından dolayı onun içerisinde hangi konular/taraflar/bölmeler/algılar/davranış kalıpları o an tetiklendiyse, onlarla ilgili cevaplar alırsın. Onun içi dışı ancak kendine münhasırdır. Zaten sana cevap olarak anlattıkları da ayrıca onun birer, tabiri caizse tavlaması ve yemlemesidir (manipülasyonu). Seni kendisine inandırmak için yapar bunu: Kendisi kendisine inanmadığı için seni kendisine inandırmaya efor harcar durur.
Senin ve tabii ki de benim de anlayacağın/anlamış olduklarımız şudur ki esasen biz kalabalıklar arasında maalesef yapayalnızız. Elzemdir ki büyük bir gereksinimdir ruhumuzun birileri tarafından gerçekten ve yalansız dolansız anlaşılmış olması. Gerçekten etrafımızdakilerin birçoğu da zanneder ki sohbet ediyoruz/ediliyor oysaki o sohbet geyik muhabbetinden farksızdır ve narsistin boş zırvalamalarından ibarettir. Hatta biz psikopatla sohbete devam ettiğimizde onun sayısızca bizi aşağılamalarına, ucuzlatmalarına ve manipülasyonuna uğramış oluruz ve ruhen o an zede almaya başlarız.
Bu yüzdendir ki benim psikopatlara karşı gizli veya açıktan sınırlarım vardır, onların bana yaklaşmasına ve bana dolayısıyla zarar vermelerine karşın sürekli ve habire eğitimler alıyorum. Eski davranış kalıplarım o zamanın dönemindeki köle konumundaki bulunmuş olduğum örüntülerimdi ve yıllardır onları temizleyip yerlerine ise tertemiz ve hem kendime hemde insanlara faydalı olabilecek olan ahlak ve edep anlayışını her daim öğrenmeyi kendime prensip bildim hep.
Ve bil ki şu an etrafında dönen dolanan birçok ilişki türlerinin neredeyse çoğu ilişki bağımlılığı ve çıkar/menfaat üzerine kurulu. Sevgiymiş, gerçek dostlukmuş, güvenmiş bunlar çok kutsal duygular ve her yiğit bunları gerçekten hissedemez/hissetmez. Sadece mış gibi yapar/oynar işte o kadar, çünkü dersini çok çok iyi ezberlemiştir. Hatta onlar içten içe samimi olan kişilere karşı bir de gizli gizli buğzlar ederek o kişiyi bir de kendilerine düşman bellerler. Zaten narsist kendi kendine – sürekli hemde! – bir düşman yaratır ve o düşmanla hem bizzat hemde hayal aleminde habire savaşır/didişir/kendisini çok akıllıymış gibi göstermeye çalışır durur. Oysaki o tam bir bunak, hemde dünyaca yasallaştırılmış bir bunak. Toplumun ahlakını habire bozgunculuğa uğratır, millet de buna güler geçer ya da hiç umursamaz! Şaka/latife adı altında yapar bunu narsist oysaki altındaki yatan asıl mekanizma herkesle alay edip dalgasını geçerek kendisini herkesten üstün gösterme deliliğidir!
Cahil insanlar davul gibidir. Sesi çok çıkar ama içi boştur.
Sadi Şirazi
17.10.22