7. Eleştirilmekten korkmak
7. Eleştirilmekten korkmak

7. Eleştirilmekten korkmak

Eleştirilmekten galiba birçoğumuz korkarız, çünkü çoçukluğumuzdan beri mimliyiz bu işe. Anababalar bunu bir marifetmiş gibi üç aşağı beş yukarı geneli çoçuklara uygulamış ve bizleride bu kalıba kilitlemiştirler, benim araştırmalarıma göre. Ne acıdır ki bu eylemin getirisi de ileriki hayatımzda hem kendimize olan güvenimizi zedeleyişi hemde başka insanlara güvenememe duygusudur.

Bakıyorum da insanlar ne kadar kolay bir şekilde hatta seri denilebilecek bir vaziyette, ellerine emanet edilmiş bir ruh yapısına ihanetler yağdırabiliyorlar hemde çok kolayca! Bunu nasıl bu kadar rahat yapabiliyorlar asla anlamış değilim. Oysaki ellerindeki olan bir insan!, negatif ve insan fıtratına uygun olmayan lafların anlamından ve ifadesinden hemen anında hastalanabilen bir insan!! Hep sormuşumdur kendime ´insanlar atalarından devralmış oldukları ve devam ettirdikleri davranış örüntülerini neden hiç sorgulama zahmetine girmemişler?!’ diye. Ya yanlışsa o atanın sana öğrettikleri? ve sen yıllar yılı bu yüzden de ruhen ziyandaysan, bunun hesabını nasıl vereceksin peki kendine ve dahi hele hele Allah’a??!

Tabii ki bu konu açılmışken eleştirinin ne olduğunu ya da ne olmadığını da irdelemeliyiz. Ve yine ne yazık ki insanoğlu ona bahşedilmiş olan tertemiz bir olguyu tersine çevirerek onu şeytani boyuta tıkamış olması sürekli bizzat ve dünyada çokça rast gelmiş olduğum dev bir başka cehalettir. Bir insanı eleştirmeye tabi tutarken, zalim ve zorba olan dünyasal tayfa bu yapıyı karşı taraftaki insanı ezme, aşağılama, horlama ve ruhunu parçalama ve dolayısıyla da o insanı kendine köle haline getirme amaçlı olarak kullanmıştır daima. Bu bir insana yapılabilecek en büyük diğer sapıklıklardan sadece bir başkasıdır. Kimsenin haddine düşmemiştir, Allah’ın değerler vererek yaratmış olduğu bir insana bu zulümü reva görerek ve dahi ona bunu uygulamak!! Küstahlığın çok ötesinde olan bir davranıştır bu şeytansal tutum! Sinsi ve alttan alta yürüyen bir başkaldırıştır bu kalıp.

Eleştiri demek, diğer insanla sürdürülen sohbet esnasında onunla karşılıklı fikir alış verişinde bulunmak demektir! Ve karşısındaki kişi ile o anki fikir ayrışımını anlamış olarak sohbet akışında devam nezaketli kalarak o kişiye o konudaki kendi düşüncesinden bahsetmektir. Bir diğer sorun ise bana göre eleştiri kelimesinin kendisi de bizzatihi negatifsel bir uyarı/algı/hüküm/kanaat uyandırıyor bende. Bu sadece bizim dilimizde var olan bir konu değil ben buna başka bir ülkenin dilinde de denk gelmiştim ve dahi olaki bu eleştiri kelimesinin bu şekilde zorbasal içeriklere dönüştürülmüş olması evrensel/dünyasal bir yapı olmuş ola.

Beyninin bazı bölmelerinde hastalıktan iltihap olmuş insan adı altında gezinip duranların işine benziyor yine eleştiri kelimesinin de içeriğini evirip çevirip kendi çıkarlarına uygun bir hale dönüştürme işi. Her an ve daima ayık olmamız gerekiyor, kötülerin bizi binbir türlü manipülasyonlarıyla köleler haline sokmak istediklerinde! Zaten biz yüzyıllardır maruzuz bu duruma, kaderimiz bu, eğer ki aklı başında bir insansak ya da insan-ı kamil olma derdinde isek kalbimizin bir an dahi gaflete düşmemesi için iç savaşlar vermeliyiz! Şeytan tam da bu anı bekler ve bizim bu ana ne zaman kilitlendiğimizi bizden gayet daha iyi kestirir ve o can alıcı manipülasyon iğnesini bize işte o an vurur. Ve biz sanki bir uyuşturucu ya da alkol almışız gibi hissederiz kendimizi ve akabinde ise ruhumuz kilitlenmiş olarak şaşkınlık/şuursuzluk/bilinç kapanması ve yönelimsizlik/özerksizlik haline düşeriz. İşte ben bu ruh halinin adına oryantasyon bozukluğu ve kişinin kendi iç alemine yabancılaşması diyorum: Kendi algımızın dışında biri bize kendi içindeki enfeksiyonunu/zehirini devşirmeyi/projekte etmeyi başarmış olur ve bunu da bize laflarıyla/sözleriyle/eleştirel tavrıyla uygular: Bizim tertemiz algımızı bozarak bizi Allah’a karşı düşman kesmek!

Bir manipülasyona uğradığımız andan itibaren Allah’ın ipinden/sevgisinden/ona güven duymaktan/ona yaslanmaktan o an koptuk demektir.

Zaten de tek derdi bu: Allah’a her kim canı gönülden iman etmişse onun imanını Allah’a karşı zayıflatmak! ve o kişinin Allah’a değil de kendisine (şeytana) tapmasını sağlamak. Tapılacak (putlar) objeler ve bizi gaflete hemen düşürme kudretine sahip olmuş olan nesneler bu alemde çok çok yoğunlukta: İçindeki davranış kalıplarıyla yüzleşmeyi bastırma, mal mülk para pul, zalim ve zorbalık, adaletsizliğin her türlüsü, iyileşmediği sürece içimizde beslediğimiz her türlü ruhsal/vücutsal hastalıklar vs., burada listeyi lütfen sen iç sesinle tamamla.

Ve bil ki hangi davranış kalıbımız ağırlıktaysa işte o puta tapmış olma söz konusu içimizde en ön plandadır ve aynı zamanda da işte tam da o kalıplar bizim imtihanlarımızdır.

17.10.22

Elmas