Kur’an ışığında Bakara Suresi 34. Ayet: ‘Ademe’e secde edin!’
Kur’an ışığında Bakara Suresi 34. Ayet: ‘Ademe’e secde edin!’

Kur’an ışığında Bakara Suresi 34. Ayet: ‘Ademe’e secde edin!’

Kur’an ışığında Bakara Suresi 34. Ayet: Melekler’e ”Adem’e secde edin!” dediğimizde İblis dışındakiler derhal secdeye kapandı. İblis ise direnerek bundan kaçındı, kibirlendi ve kafirlerden oldu.

Bunca şimdiye dek geçmiş olduğum o sayısını dahi unutmuş olduğum eğitimlerimden sonra anladım ki, bu alemde herşey ama herşey tek bir kavram/ruh olgusu/olgunluğu üzerine kurulmuş ve dönüşüyor/değişime uğruyor hatta yüce Tanrı tarafından öyle uygun görülmüştür, dönüşmek zorundadır: İyiler ve kötüler arasındaki – bilmiyorum kaç bin yıllardır sürmekte olan – o amansız kavga. Başımıza gelen her acı olayın bize rehberlik yapmış olması gerekliliğini artık nasılsa öğrendik.

Bizi her türlü acıtan bir şey, zamanın birinde etrafımız tarafından maruz bırakılmış olduğumuz ortam her neyse işte ruhumuz tam da o ortama kilitlenir kalır. Ruh o anda yaşamış olduğu o dev acıyı hazm edebilmesi için de doğasında var olan ruhsal bir mekanizmayı kullanır ve: ruh/zihin o olayı/düşünceyi/acıyı/algıyı (vs.) kendi içerisinde öyle bir harmanlama yapar ki o olay olduğu gibi bilinçaltına yerleştirilir. Biz artık belli bir yaşa gelene dek o hissi/algıyı/acıyı çok ama çok uzaktan uzağa yinede hissederiz ve fakat o algı bizim içimizde bize nahoş duygular hissettirdiğinden dolayı da biz bu hisse o an dayanamayıp habire ve sürekli – esasen dolaylı yoldan da – o travmanın kapağını yine ve yine kapatıp dururuz. Ve o hissi bilinçaltımızda mutlaka kilitli tutmaya – neredeyse bir ömür boyu belki de – ruhsal efor harcarız.

Oysaki o acılarla dolu ortama doğmamız elzemdi tıpkı doğduğumuz günü belirleme yetkisi bizde katiyyen olmadığı gibi ve tıpkı öleceğimiz günü dahi kestiremediğimiz gibi. İşte o ortama doğuşumuz kaderimizdir. Kaderimiz yüce Tanrı tarafından öyle biçilip öyle kesilmiştir. Ve altbilinçimize sıkıştırdığımız o dev acıların farkında olmak zorundayız, onların Tanrı tarafından yaratıldığını anlamak zorundayız. Bunu başarmak çok çok zor elbette, dedim ya bir çok insanlar acılarıyla/hatalarıyla yüzleşmekten çok korktuklarından dolayı da o kalıbını sevgiye ulaştırmadan diğer aleme göç ediyor.

Benim bu değindiğim kader boyutu Allah tarafından belirlenen tarafıdır bir de hür irademizle iyiye veya kötüye doğru yol alma potansiyeli boyutumuz mevcuttur. Yani biz aklımıza takılan bir konuda iyi yolu seçersek o olay tatlıya bağlanır kötü yolu seçersekte Cehenneme doğru yol almış oluruz. Burada yazmadan geçemeyeceğim – yüce ve sonsuz ve haşmetli Yaratan her tür kötü olan herşeyden tamamen münezzehtir – ama zaman geliyor diyorum ki kendi kendime ”acaba iyiliği seçmiş olmam da Allah kontrolü altında seçilmiş bir iyilik mi bu?!?!” Ve de kötülükler içinde bir ömür boyu boğulanları gördüm ve yine dedim ki kendi kendime ”acaba kötülük denen yapı genetik olarak en baştan mı bir cenine (fetüse) geçiyor da o kişi de doğar doğmaz kötülük geniyle ‘zoraki’ olarak yetişmiş oluyor?!?!?!” Eğer hal böyleyse o vakit iyiliğe de kötülüğe de yönelişimiz kadersel bir olgu.. Ama tabii ki bu konulara henüz tam da bir cevap bulmuş değilim hepsi de henüz inceleme ve irdeleme ve anlamaya çalışma aşamasındadır ve bunu mümkün mertebe de Allah’ın yüce haşmetli izni ile Kur’an ışığında/ilmiyle olmasına çokça gayret ediyorum. Zira bu sorularım eğer şeytani ise yandım alim Allah!!

Kur’an ışığında Bakara Suresi 34. Ayet: Melekler’e – Ademe’e secde edin! – dediğmizde İblis dışındakiler derhal secdeye kapandı. İblis ise direnerek bundan kaçındı, kibirlendi ve kafirlerden oldu.

Bakara suresindeki 34. ayet ise bana göre tam da iyilik veya kötülük yolunda yol almanın/almamış olmanın iç yüzünü anlatıyor. Nasıl olması gerektiğini bize açık açık bildiriyor: Demek ki Allah Hz. Adem’e secde edin derken Hz. Adem’in bizim hayatımızdaki/algılarımızdaki alması gereken yerinin mutlak önemini vurguluyor. Hz. Adem Allah’ın yarattığı bir yüce makam ve fakat o bizim babamızda aynı zamanda! Soy ondan ilerledi ve bugüne geldi. O halde Allah bu ayette insana – doğru yollarda canını hiç gözünü kırpmadan vermeye hazır olan insanlara – sesleniyor ve diyor ki ”insan denen varlık çok çok kıymetlidir!” Demek ki insana yapılan her tür saldırı bu ayetle kınanmış ve önü tıkanmış vaziyette. Şu aleme bir bak bu yazıları okuyan kardeşim, insanın durumu nasıldır sence şu an? Allah’ın sonsuz kıymetler verdiği o insan hangi haldedir ve nelerle uğraşır?!

Evet insanoğlu yaşadığı acıları yaşayacak bu elzem bunu anladık ama ona bu acıları yaşatan yaratıklar da aynı zamanda şeytanileşmiş olmuyorlar mı peki?!?!?! İster kadersel ister hür iradeyle olsun? Allah’ın kuluna verdiği değeri çürütmek ve onun tersini işlemek kimin haddine düşmüş ya insan?? Devam ediyor Kur’an ”İblis ise direnerek bundan kaçındı, kibirlendi ve kafirlerden oldu”: Demek ki Allah’ın emirlerini habire çiğnemeye sürekli efor harcayanlar

hem gerçeklerden kaçan kişiler,

hem kibirli olan tayfa

bir de kafirler, öyle mi??

Biliyor musun bana göre her kibirli davranan, aslolan gerçeklerden sürekli kaçan (bilinçaltına her tür ulaşımı tıkayan yaratıklar) birer kafir. Ben o vakit anladım ki ben birisine bildiğim Kur’an’i boyuttan algıladıklarımı veya yıllar içerisinde ne zorluklarla hafızama kayıt etmiş olduğum eğitimlerimi anlattığım zaman o kişi bu gerçekleri sürekli reddettiğinde, biliyorum ki bu yaratık öbür boyuta hizmet ediyor: Şeytana…

Bu konuyu ve Bakara 34. ayeti ben 2015 filan öncesi işlemiştim o andan itibarende artık kimleri iyilik tayfasına katmamın ve de kimlerin şeytani hareket etmiş olduğunu yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştım. Ve ben o an umman bir dehşete düştüm!, en yakınımdakiler bildiklerimi yüzüme karşı defalarca inkar ettiler defalarca. Onların yaptığını gerçekten aklım halen almıyor ama sırf beni susturabilmek pahasına benim söylediklerimi yok saydılar ve bana deli damgasını vurmaya çabaladılar hemde yıllarca. Ve onların Allah’a karşı olan bu gizli şirklerini algılamaya başladığım an dedim ki kendi kendime ”eğer içine doğmuş olduğum aile böyleyse, akrabam arkadaş dediklerim böyleyse peki benim anam kim babam kim kardeşlerim veya arkadaşım kimler, ya Allah aşkına ben yoksa kimsesiz miyim??!!

Biliyorum artık ben kalabalıklar içerisinde yapayalnız kalmıştım hemde yıllar yılı ve de kaderim de buydu. Allah’ın yaratmış olduğu kaderimi artık kabullenmesini mutlaka içselleştirmeyi öğrenmem gerekiyordu. Bu çok zordu halende zorlanıyorum ama öğrenmeye de Allah izin verdikçe çaba sarf ediyorum.

Özüme dönebilmemi yüce sonsuz Yaratan bir kez daha nasip etti: Artık benim babam Hz. Adem’dir annem de Hz. Havva’dır ve bil ki

Ali Fikri Yavuz Meali – Nisa 45. Ayet:

”Allah, düşmanlarınızı sizden daha iyi bilendir. Allah bir dost olarak da kâfidir, bir yardımcı olarak da yeter.’’

Demekki bizim ancak ve ancak Allah’a ihtiyaçlığımız var, gerisi bilinçaltı temizliği ve de Allah’a doğru yol alabilme prosedürleri. İçinden süzülerek gelmiş olduğun o sülalenin pekte bir önemi yokmuş artık! Kan grubu bu konuda pek birşey ifade etmiyormuş anlaşılan, tek önemli olan şey – ancak ve ancak – Allah müsade ederse bir şey oluveriyor.

Burada elbette evlatlarını aileye/sülaleye o kutsal olan tamamen aileye mensup olma hissini vermiş olan anababalara ve de sülalelere de sonsuz teşekkürler ederim. Onlar onlara verilen emanete yani çoçuklarına ihanet etmemiş aksine onları Allah’ın emrine uygun bir şekilde aileye adapte etme konusunda iyiliklere doğru yol almayı başarmışlardır.

Gelelim kafir kavramına: Kur’an’a göre kafir kimdir peki?

İnternetten araştırdıklarım ve benim de aklıma yatmış olanlarının bir kaçtanesi:

I. Allah’ın emirlerini hiçe sayıp dilde Müslüman olduğunu habire savunup ama hal ve tavırlarında/ahlaki yapıda tamamen tersini sergileyenler; sürekli ahlaksızlıkta ve edepsizlikte yarışanlar; bozguncular ve ikili oyanayan tayfa; gerçek olmayanın tarafında duranlar; Allah’ın Kur’an’daki emirlerine karşı habire lüzumsuz ve tamamen asılsız fikirler yürüterek Ayetleri çürütmeye çalışan kibirliler kitlesi;

II. Tanrı’nın varlığını ve birliğini inkar edenler;

III. Acımasız, merhametsiz ve zalim kimseler;

IV. Müslüman olmayan kişi;

V. Tanrıtanımaz.

İşte kafirlerin Allah nezdindeki yeri yurdu:

a) Bakara Suresi, 98. Ayet: Her kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır.

b) Bakara Suresi, 191. Ayet: Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.

c) Al-i İmran Suresi, 28. Ayet: Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan hiçbir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi Kendisi’nden sakındırır. Varış Allah’adır.

 

 

29.07.2022

Elmas