b Şeytan’ın sonsuz sistemlerinden sadece birkaç tanesi…

Şeytanın sonsuz sistemlerinden sadece birkaç tanesi…

Arkadaşlar bu konu o kadar yoğun ve dallı budaklı ki aynı zamanda da sonsuz bir konular zinciridir ki, dolayısıyla onu kendi anladığım kadarıyla anlatmaya gayret edeceğim inşallah. Yazacaklarım ise kendim ve etrafımda, yani gezmiş olduğum o çeşitli ülkelerde bizzat gördüklerim, ayrıca okumuş incelemiş olduğum Uluslararası kitaplardan derinden araştırdıklarımdan ve dahi yıllarca bizzat kendi hayatımda cereyan etmiş olanları anlatmaya çalışacağım bunu baştan belirtmek istedim.

Şeytanların yaptığı kötülüklerin sayısını, ya da dal budaklarını ve dahi gizlisini saklısını açığını ancak ve ancak yüce Yaratan bilir.

Öncelikle bu bilgiyi öğrendiğimde bundan dolayı en hayretlere düşmüş olduğumu ve halen de hayretler içerisinde bulunduğumu ve dahi bunu halende kavramaya çalıştığımı da burada ayrıca not etmek isterim: Şeytan bize, zihin oyunları/algı operasyonaları/manipülasyon sistemlerini kullanarak karayı ak akı da kara gösterme derdindedir. Bu demek oluyor ki, bir iş asla göründüğü gibi olmayabilir, o işin mutlaka ve mutlaka derinine inerek onu ince ince araştırmalıyız ki, asıl bilime hatta Allah’ın yaratmış ve ön görmüş olduğu adalete doğru yol alabilelim. Çünkü bir konuda adalet bir tanedir o da Tanrı’nın adalet diye emrettiğidir.

Ayrıca da bir gerçektir ki benim için artık, – dünyaca! – önüme atılmış olan kanun adı altında herhangi birisinin fikri ya da yasallaştırılmış kanunları o kişi bunu kanun/adalet diye adlandırdığı için hemen benim de adalet çerçevemin içine düşmez onun dedikleri. Zira ben yaşamış olduğum ülkenin kanunlarına bunlar adaletli kanun diye inanırken bir de baktım ki kanun adı altında en sonsuz insan hakları ihlali işlenmekte. O vakit işte yüce Kur’an’a daha çok sarılmaya ve asıl adaletin nasıl olması/sağlanması gerekliliğini incelemeye koyuldum.

`Bu ülkede kanun budur buna uymak zorundasın yoksa seni şu şekilde bu şekilde cezalandırırız‘ diyen sistemin neredeyse tüm kanunlarının tamamının sahte ve sonsuz adaletsiz olduğunu anladığımda, yemin ederim ki ayağımın altındaki toprak ve yerin oynadığını/kaydığını başladım zannetmeye. Dünyam yıkıldı o an artık neye ve nasıl inanacağımı şaşırmış oldum ben, iç pusulam şaşmıştı artık. Ve yine inanılacak gibi değil ama, kendimi bildim bileli içimde, o adalet adı altında olan biten adetsizliklerle ilgili bana seslenen bir ses de mevcuttu. Bu ses bana habire hemde yıllarca yaşamış olduğum o ortamlardaki birşeylerin esasen temelinde tamamen ters gittiğini ve dev adaletsizliklerin dünyayı yönettiğini söyleyip duruyordu.

Bunu bir türlü anlayamıyordum içimde ikileme (şizofrenik) düşmüş bölmeler vardı. Ve daha sonra anlayacaktım ki sezgilerim bana asıl adaletten bahsediyormuş ama gözümde (zihnimde/ruhumda) bir perde varmış. Bu zihinsel/gözsel/algısal (adını sen koy) perdeden dolayı da zihnim bir türlü asıl gerçekleri anlayamamış, bu iş bir de kaderselmiş. O perde 2012’den sonra azıcık aralanıpta algıladıklarımı yavaş yavaş idrak etmeye başlayınca benimde ruhsal kıyametim başlamış oldu!

İçine kadersel olarak doğmuş olduğum ortamların nasıl dev bir yalancılık/dolandırıcılık/üç kağıtçılık ve aile/sülale/kardeş kuruluşu adı altında dev adaletsizlikler işleniyordu, o zaman işte iç kıyametimin sesi beni korkutmaya ve ürkütmeye başladı. Allah bana bilinç havuzundan (kollektif bilinç) bilgiler aktardığında anladım ki içinde bulunduğum aile aile değildi, kardeşlerin kimisi kardeş gibi değil de habire benimle uğraşan ve bana durmadan acı veren birer kimseler gibiydiler. O aile içerisinde bana doğrular adı altında aşılanmış olan inancım, inandıklarım, kutsallarım meğersem ihanetler üzerine ihanetlere uğramış. Ve yıllar sürdü yıllar benim bunu idrak edebilmem. İnsan içine doğduğu aileye güven duyamayacaksa daha kime güven duyabilir ki??!!??!!??!!??

İnsan içine doğduğu aileye dahi güven duyamayacaksa daha kime güven duyabilir ki??!!??!!??!!??

O vakit ilk kez çok net anladım ki şeytanın en en en gizlendiği/saklandığı/odaklandığı nokta burası: Herşeyi ama herşeyi bir insana tamamen tersinden göstermek. Akabinde akacak olan yıllarda sonra Allah bana öğretti ki (sezgilerim vasıtasıyla) hiçbir şeyin göründüğü gibi ya da bana çizik atarak aşılanmaya uğraşıldığı gibi değilmiş. Aile aile değilmiş, çalışmış olduğum şirketlerde envaiçeşit dev sahtekarlıklar dönüyormuş ve hatta yaşamış olduğum ülkedeki kanunlar dahi tamamen insan dışı ve şeytansal – şeytana tapmışlıktan dolayı birilerinin hasta kafasına göre – icat edilmiş birer varsayımlardan ibaretmiş.

Hal böyle olunca da içimdeki şu soru beni dünya geneline yönlendirmeye başladı bu konuda. Zaten de oldu bitti Rabbim bana bir meziyet daha bahşetmişti o da şuydu ki dünyasal pencerelerden birçok konuya bakma meziyeti, bilgi toplama ve bilgileri birbirleriyle kıyaslama/ölçme/biçme vasfı. Akabinde ise dünyadaki var olan sayısızca ülkelere odaklanarak olaylara/kültürlere/topluluklara/ırklara/inançlara yöneldim. Merak ettiğim ise şuydu `acaba oralarda nasıldı kanun/adalet dedikleri şeyler?, ve onların hayata geçirilmişliği nasıldı var mıydı ki adalet namına hakikaten adaletli kanunlar?!‘ Peki ya adalet ne demekti?, veya adaletsizlik tam olarak neydi?

Dünyada olan bitenleri de benim yaşamış olduklarımla kıyaslayınca anladım ki, tüm dünya bu dertten muzdarip ve her yerde üç aşağı beş yukarı aynı dev insan hakları sömürgeleri hakimdi. Demek ki şeytan denen mekanizma – hemde dünya çapında – din/dil/ırk/kültür gözetmeksizin – bize bir kelimeyi/olguyu/bilgiyi/kanunu belletiyordu ama o kelimenin asıl terimini ve anlamını bizden tamamen gizliyordu: Yani örneğin bir topluluk bir taraftan bir kadına çalışması için iş sağlayarak ona çok değerler veriyormuş gibi yaparken, onun kazancının büyük bir bölmesini de kesip kendi zimmetine geçirerek, bunu da adalet/kanun olarak addedebiliyordu. Ya da anababa adı altında o aileye doğmuş olan yeni nesile her türlü şeytanlıklar rahat rahat uygulanıyordu ve hiçbir kanun da buna gereğince dur demiyordu ya da o konuda susmuştu, herhangi bir kanun üretmemişti.

Psikopatlar dünyanın her bir köşesinde alemi ateşe veriyordu ama onların şakacıklarına toplum gülüp geçiyordu ve şeytan da böylelikle şeytanlığına devam edebiliyordu. Şeytan etrafına sağ gösterip sol mu vuruyordu acaba? Şeytan kimdi ve nerelerde gizleniyordu peki ve tüm bunları nasıl yapabiliyordu ve alemi nasıl inletebiliyordu??

Kur’an İsra 58. Ayet/Yaşar Nuri Öztürk meali

Hiçbir kent/medeniyet dışta kalmamak üzere, kıyamet gününden önce hepsini ya helâk edeceğiz yahut da şiddetli bir azapla azaplandıracağız. İşte bu, Kitap’ta satır satır yazılmış bulunuyor.

Zilzal suresi ayetler 1 – 8/Yaşar Nuri Öztürk meali/Kaynak: https://www.kuranayetleri.net

Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,

Ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman,

Ve insan: “Ne oluyor buna?” dediği zaman,

İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.

Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.

O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.

Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür.

Ve kim bir zerre miktarı şer üretmişse onu görür.

08.11.2022/11.04.2023

Elmas